Maskeli Depresyon

Aslinda alacali bulacali bir basliga gerek yoktu ama adet yerini bulsun diye albenisi olacagini dusundugum bir baslik koydum bu yaziya. Hem de yazmaya baslamadan once.


Eskiden sokakta misket oynarken arkadaslarla (gulleydi adi Antakya’da, irice olanlarina babalyoz derdik hatta) ustumuzde ne varsa ona surerek temizlerdik misketleri. Degerini kendimize bile anlatamadigimiz bir objeydi gulleler bizim icin, bu yuzden olabildigince temiz tutmaya calisirdik. Ne kadar parlarsa misketler o kadar degerli olurdu oyunda. Nitekim yutuzmak da (onu kaybetmek) degerliydi. Suratlar dusuverirdi kaybedince, sanki bir daha bizim olmayacakmis gibi sahip cikmaya calisirdik kalanlara.

Bu kucuk vaka simdi okuyana cok basit bir sey gibi gelebilir fakat, benim olana ve/veya benim olmasini diledigim seye karsi besledigim hissin ve verdigimin onemin ne anlama geldigini bana ogreten seylerden biridir gullelerin temizligi. Tabi o zamanki cocuk akli ve safligiyla herkesin boyle dusunup davrandigini sanmak da var isin icinde.

***

Yas ilerleyip kemâle ermeye yazdikca, benim olmasini istedigim seylerin kapsami da dogal olarak degismeye basladi. Cunku degistik hepimiz; aile iliskileri degisti uzaklastik birbirimizden, dostluklarin sekli degisti yasla. Istemedigimiz, aslinda hayal etmedigimiz seyleri yapmaya, yasamaya basladik. Yanyana dizilip gulleleri vurmaya calisirken, karsi karsiya gelmeye baslar olduk.

***

“İyi günlerimde çok eller uzanır ellerime,
Resmimi, suratımı baş köşeye asarlar…
Fakat demir kapıların her kapanışında üzerime,
Ardında taş duvarların her kaldığım zaman,
Ne arayan beni, ne soran…

Eeeehh, daha iyi be, bunun böyle olduğu…
Minnetim ve borçluluğum yalnız sana kalsın.
İyi günlerimde benim unuttuğum insan eli
Nasılsın?…”

Kucukken telafi diye bir sey bilmiyor insan. Ya da biliyor da varligindan, anlamindan bi haber.  Atistiktan iki dakika sonra atilan gol sonrasi sarilarak sevinebilir cocuklar, cunku atismalarina ragmen oyuna devam etmeyi bilirler. Ama buyuyunce boyle mi o is? Gurur var ya o gurur, mahvediyor zihni. Ha bi de buyurken ogrendigimiz hirs var. Degisen yasam sartlarimiz var. Baskalari gibi olmak zorunda hissi var.

Sonra gunu gelince, vazgectiklerimizin, gormezden geldiklerimizin ikamesi yokmus be demek var. Peki bunlari sonradan dusunecek kadar selimken akil, bunlari yasayacak, yasatacak kadar hakir olmayi nasil beceriyor o zaman?

Bunlari okuyan cok kisi olmayacak belki ama duyarlarsa birilerinden ya da gorurlerse bir yerde bilsinler istiyorum : Ben misketlerim kirlenmesin istiyorum. Cok olmasa da olur, temiz kalsin yeter. Ha bir de kaybetmek istemiyorum onlari.

“O halde benim seni sevdigim kadar sen de beni gercekten seviyorsan: uyuyorsan uyan, duruyorsan yuru, yuruyorsan kos, kosuyorsan uc!” #Cicero

Fotograf : Burak Köse

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: