Universiteye hazirlanirken (yaklasik 11 sene once) dershane cikislarinda arkadaslarimla iskambil oynamaya giderdik. Bi kac yer vardi gittigimiz, birisi Buyuk Antakya Parki’ndaki cay bahcelerinden biri olan Orta Kahve, digeri de Saray Caddesi’ndeki Asiyan.
Neye gore karar verirdik hatirlamiyorum ama genelde Saray Caddesi olurdu oyun yerimiz. Suursuzca saatlerce iskambil kagitlarini yesil ortuye vururduk.
Dersler oglen bittiginden, Asiyan’a gider gitmez sevdigimiz donerciyi arayip doner siparis ederdik. Oyun bozulmasin, tartisma cikmasin diye doner gelene kadar baslamazdik oyuna. Ama cayin, oraletin bini bir para. Ben arada Kivi de icerdim. Boyle koyu yesil, sicacik, ocaktan masaya kadar kokusu dumaninda.
Iki arkadas sayilsalciydi, ben ve 4. arkadas da esit agirliktan girecektik sinava. Isleri daha zor oldugundan derdik, sayisalcilar aksama dogru donerdi evine.
Biz bu 4. arkadasla, kacamaga devam edip Antakya’nin eski sokaklarinda dolasmaya cikardik. Buyulendigimizden degil tabi kacamak ya adi, Saray Caddesi’ndeki bakkallardan birinden aldigimiz tek sigarayi icmek icin. Uzun parlament. Gozden uzak.
Paket alamamizin sebepleri vardi. Birincisi hepsini icemezdik yani kalani yanimizda eve goturemezdik, ikincisi pahaliydi.
Antakya’nin eski sokaklarinda cok enteresan bir hava vardir. Cok kirlidir ama cok temiz gelir. Kendinizi, filimlerde olur ya eski zamanlarda bulursunuz. Tarihi yasarsiniz. Evler hep iki katli, bahceli, bakimsiz. Tasviri pek mumkun olmayan, gozun gormesi gereken bu sokaklardan yine bir gun gecerken bir kadin gorduk. Sokagin obur ucunda, bize bakiyordu. Azcik korktuk, yolumuzu degistirdik. Ertesi gun yine ayni yerden gecerken bu sefer kadinin oldugu yone dogru gittik. Azcik arapca azcik Turkce kime baktigimizi sordu. Biz de dolastigimizi soyledik. Tam hatirlamiyorum ama ya o gun ya da yine ertesi gun biseyler oldu ve kadin bizi evine davet etti.
Ilk gordugumuzde korkmustuk ya, 4. arkadasla gozlerimiz fal tasi gibi acilirken aklimizdan gecirdigimiz her kotu seye sonradan lanet edecektik. Girdik kapidan iceri. Bakimsiz, cok ama cok eski mustakil bir ev. Bahcesindeki cicekler tertemiz. Sonbahardi sanirim, hava guzeldi bizi iceri aldi. 90 yaslarinda vardi sanirim, disleri altindan. Ne kadar bir sey icmek istemiyoruz desek de, zorla kahve pisirip koydu onumuze. 40 yil baslamisti bile.
Sohbet geldi sonra. Ogut dinledik, dert dinledik. Ellerin ne kadar kirisabilecegine sahit olduk. Kahvemiz bitince, yeniden ziyaret edecegimize soz verip ciktik.
Araya cok zaman sokmadan bu sefer sigara icin degil, o teyze icin girdik sokaklara. Evin kapisini bulmakta azcik zorlandik, hepsi benzerdi ve kapaliydi. Sonra vurduk birine, acan olmadi yok sandik. Meger duymamis. Biz kapidan ayrilirken seslendi icerden. Ucumuzde sebepsiz sevindik bulustugumuza. Yaptigimiz sey her neyse, karsiliksiz yapiyoruz diyeydi belki de. Bu sefer kocasi da vardi. Evli oldugunu ilk gidisimizde duvarda gordugumuz fotograflardan tahmin etmisik ama yasadigini dusunmemistik. Kocasi O’na gore daha yasliydi, tukenmisti. Ismimi bir turlu soyleyememisti. Urak diyip durdu bana. 4. arkadasin da adini tam telafuz edememisti.
O gun aksam Annem’e bu ziyaretlerden bahsettigimde en kisa zamanda bu teyzeye tuz goturmemi istedi. Annem yardima muhtac olanlara hep tuz ve bakliyat verirdi. Bize de boyle ogretti. Tuz az sadakadir. Az sadaka cok bela defeder.
Bir sonraki ziyaretimizde evde yoklardi. Sonra yine gittik. Bulamadik dedik, komur yardimi vardi ona gitmistim dedi. Tuzla birlikte bir kac sey daha goturmustum. Takdim ettim. Gulerek yanagimi oksadi, tesekkur etti.
Malesef ziyaretlerimizi siklikla devam ettirememistik. Ilkbahara dogru yeniden gittik ama bi turlu karsilasamadik. Tasindilar mi, goctuler mi ogrenemedik. Sonra da unuttuk. Onlari degil, ziyareti.
En buyuk luksumuz kabullenmek oldu sanirim. Bu hala oyle. Degistiremedigimiz gercekleri kabullenmeyip de ne yapacagiz?
Annem ben bu sabah bu yaziyi yazarken soyle dedi; “Ilim vermek de, selam vermek de sadakadir.”
Sadakanin somut bir karsiligi var midir?Yoksaniyeti yanlis anlamlandirdigimiz bir eylem midir sadaka?
Bu bayramdan baslayarak siz de tuz verin, gonul verin. Ama en once selami eksik etmeyin.
Bir Cevap Yazın